Arama

İLK SORU

 

     - Efendim, detaylara geçmeden önce, bir insan mühendisi olarak, “insan nasıl bir canlıdır?” sorusuna genel bir yanıt verir misiniz?

 

İNSAN NEDİR, KİMDİR?

 

     - Öncelikle şunu belirtmek isterim: Milyonlarca yıllık evrim sürecine, 50 bin yıldır ürettiğimiz bilgi ve kültür dağarcığımıza ve ulaştığımız bilimsel düzeye rağmen, insan hakkında bildiklerimiz, bilmediklerimiz yanında belki de hiç kalır.

     Çünkü insan: Sürekli değişen, gelişen, derinleşen ve derinlere indikçe kendi içsel hazinelerini ve evrenin sırlarını gün ışığına çıkarıp somutlaştıran, merakı sonsuz bir varlıktır.

     Çünkü o: Makroevren’de bir toz zerreciği kadar önemi ve yeri olmayan küçük bir uzaylı olmasına karşın, kendi Mikroevren’inde ve genetik şifrelerinde tüm kâinatın hammaddesini ve belki de 15 milyar yıllık tarihini taşıyan “üstün” bir canlıdır.

     Çünkü o: El, emek ve dil becerileri ve henüz adını bile koyamamış olduğu “gizli” yetenekleri sayesinde bugünkü uygarlık, bilim ve teknolojiye sahip olmayı becerebilmiş maharetli bir yaratıktır.

     Çünkü o: Hem kuarklardan, atomlardan ve moleküllerden oluşmuş maddî bir yaratık, hem de görünmeyen enerji biçimleri ile iç içe ortak yaşam süren sosyobiyolojik bir canlıdır.

     Çünkü o: Özgürlük, estetik ve sanat gibi rafine değerleri edinebilmiş eşsiz bir varlıktır.

     Çünkü o: Akıl gözü sayesinde rasyonelliği, “kalp gözü” sayesinde duygusallığı ve “ruh gözü” sayesinde ruhsallığı yaşayan bilge bir mahluktur.

     Çünkü o: “Yazgısını belirleyen” genetik şifrelerini dahi değiştirebilen üstün zekâya ve evrenin her köşesinde gezinebilen  geniş hayal gücüne sahip sınır tanımaz bir seyyah ve “kaderine meydan okuyabilen” paradoksvari bir bedendir.

     Çünkü o: Yüksek idealler besleyen, hayal edilmemiş hayaller kurabilen ve imgelediği soyutları üretken bilinci sayesinde bir gün mutlaka somuta dönüştürebilen doğadaki en yaratıcı ustadır.

     Çünkü o: Yüzyıllardır “Ben neyim? Kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum?” sorularını soran ve bu sorulara her çağda bulduğu farklı yanıtlar sayesinde bir kuantum parçacığı gibi sürekli başkalaşan bir değişkendir.

     Çünkü o: Hem öldürebilen, hem ölesiye sevebilen; aşk ve nefreti, kin ve sevgiyi birlikte yaşayabilen ve belki de yaradılışının nedeni olan sevgiyi daha da yücelterek, ölümsüz aşka dönüştürmeyi başarabilen bir simyacıdır.

     Onu anladığınızı sandığınız anda yolun başına geri döndüğünüzü deneyimler ve bu evrimcil varlığı yeniden anlamaya koyulursunuz.

     Bir “insan mühendisi”nin bile kendi doğasını tahsil etmesine ömrü ve kapasitesi yetmez. O, kendi hakkında ancak ya genel bir kanıya sahip olabilir veya bir-iki dalda derin bilgiye ulaşabilir. Salt insan anatomisi ve psikolojisi ile uğraşan tıp bilimi bile sayıları yüze yaklaşan kollara ayrılmışken; fizyolojik olduğu kadar toplumsal, duygusal ve ruhsal olan insanı tüm derinlikleriyle tanıyabilmek, dâhilerin bile yeteneklerine çok gelir.

     İnsanoğlunun 21’inci yüzyılda kendi hakkında bulduğu kanıtların içeriği, önceki çağlardan çok daha heyecan verici ve çok daha somut bir özellik taşıyor. Bunlar da zamanla değişecek ve gelecek kuşakları daha farklı buluşlar heyecanlandıracaktır. Ama elde henüz kanıt yok diye, hakkında konuştuğumuz, yazdığımız, çizdiğimiz, hissettiğimiz ve deneyimlediğimiz soyut ve maddeötesi gerçekleri de gözardı etmeden, açık bir bilinçle ilerlememiz koşuluyla...

     - Teşekkür ederim. Efendim, beni çok düşündüren bir gözlemim ve bunun yarattığı bir sıkıntım var: Komaya girmiş veya bitkisel hayat yaşayan bazı insanlar gördüm. Ayrıca, gözümün önünde bayılan birkaç dostum oldu. Bunları deneyimlerken, o insanların yaşayan bir bedenleri olmasına rağmen kapalı bilinçleri yüzünden onlarla iletişim kuramamanın sıkıntılarını yaşadım. Daha sonraları düşündüğümde, bizi biz yapan şeyin bilinç olduğu sonucuna ulaştım. Bilincin kapalı olması ne anlama geliyor? Daha önemlisi, bilinç nedir?

Benzer Yazılar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yaz...

İsim :