Arama

İç Salgı Bezleri İçin Şifalı Bitkiler

Acı ilaçlar, iç salgı bezlerinin tedavisinde önde gelenlerdir. Bu bitkiler sindirimi destekleyici ve güçlendirici olarak tanındıkları için, ilk bakışta şaşkınlık yaratabilirler. Ama salgı sisteminde oynadıkları rol, tüm sistemlerde refleks benzeri bir uyarı başlatmalarıdır. Bu tür bir uyarıcı etki, sistemdeki fazla hareketliliği azaltır, yetersiz işlevleri güçlendirir ve beden dengesinin kusursuz işleyişine böylece katkı sağlar. Bu sonuç, hangi alanda olursa olsun, aksayan işlevleri şifalı bitkilerin her zaman destekleyebileceğinin bir göstergesidir. Bazı ilaçlar güçlü ve belirli etkiler içerirler, ama genelde şifalı bitkiler, bedenin zayıf ve aksayan bölgelerine ulaşır ve orada iyileşmeyi ve işlevlerin uyumunu desteklerler. Acı ilaçların yanı sıra, kan temizleyici bitkiler de bu konuda çok etkilidirler. İç salgı sistemi için en önemli acı ilaçlar: Pelinotu, civanperçemi, eğir kökü, hindiba.

Etkili kan temizleyici bitkiler ise: Yoğurtotu(yapışkanotu), hindiba, kırmızı yonca, adaçayı, biberiye, ökaliptus yaprağı, ısırganotu, atkuyruğu, huş ağacı yaprağı.

İç salgı sistemi çok geniş kapsamlı olduğu için, örneğin böbrek ve karaciğer gibi organların tedavisinde öne çıkan bitkiler de içsel dengenin yeniden kurulmasına yardımcı olabilirler. Hiç unutmamamız gereken en önemli gerçek, bedenimizin bütünlüğüne her bitkinin katkı sağlayabileceğidir.

Salgı Bezi Sisteminde Hastalık Belirtileri

Pankreas

Karnın arka bölgesinde, omurganın önünde ve kendini hemen tümüyle örten midenin arkasında yer alır. Hem dış salgı, hem de iç salgı işlevi vardır. Dış salgı dokusu, organın büyük bir bölümünü oluşturur ve onikiparmakbağırsağına dökülen pankreas sıvısını salgılar. İç salgı bölümü ise, çapları yaklaşık 0,2mm olan küçük hücre adacıklarından oluşur. Bunlar yaygın olarak dağılmış olmakla birlikte özellikle organın kuyruk bölümünde yoğundur; farklı hormonlar salgılayan çeşitli hücre tiplerini içerir. Pankreasın iç salgı dokularından salgılanan insülin ve glükogan, şeker metabolizmasında son derecede önem taşır. İnsülin, karaciğer ve kaslardaki glikojen bireşimini ve hücrelerin glikoz kullanımını arttırarak ve proteinlerden glikoz yapımını engelleyerek, kandaki şeker düzeyini düşürür. Ayrıca, yağ metabolizmasında DNA ve RNA bireşimini ve aminoasitlerin kullanımını arttırarak ve proteinlerin kullanımını azaltarak, protein metabolizmasında rol oynar. İnsülin salgısı, doğrudan kandaki glikoz düzeyi ile düzenlenir.

Pankreas iltihabı (Pankreatit)

Pankreasta akut ya da kronik gidiş gösteren iltihap halidir. Akut pankreatit, kabakulak iltihabı sırasında ortaya çıkabilir ve mide ağrısı, sindirim bozukluğu, bulantı ve kusmayla kendini gösterir. Yakın ya da uzak enfeksiyon odaklarından gelerek pankreasa yerleşen irin yapıcı mikropların oluşturduğu biçimleri daha ağırdır. Ayrıca, organın kendi kendini sindirmesi olarak da tanımlanacak biçimde, pankreasın salgıladığı sindirim enzimlerinin dönerek pankreasa saldırmaları söz konusudur. Bu saldırının sebepleri henüz tam bir açıklığa kavuşmuş değildir; ama bir varsayıma göre, safrakesesinin ve pankreasın ortaklaşa kullandıkları çıkış kanalını bir safrakesesi taşının tıkaması sonucunda gerçekleşebilir. Bazı olaylar da fazla alkol tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Kitabın safrakesesi bölümünde dile getirilen beslenme biçimi ve şifalı bitki kullanımı ile ilgili açıklamalar gözden geçirilmelidir. Ama hastalığın çok önemli olduğu, ölümle sonuçlanabileceği unutulmamalı ve hasta mutlaka doktor kontrolüne girmelidir.

Hastalığın tedavisinde kullanılabilecek şifalı bitki tavsiye edebilmek pek kolay değildir. Ama yine de, günde 2 bardak ökseotu çayı, içine 1 tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenerek, sabahları ve akşamları birer bardak olmak üzere, aç karnına içilebilir. Pankreas bölgesine uygulanacak uzun süreli İsveç Şurubu kompresleri de rahatlatıcı olabilir. Eğer mide bulantısı varsa, nane çayı rahatlık sağlayacaktır.

Şeker hastalığı (Diabetes mellitus)

Şeker hastalığı, en sık rastlanan iç salgı sistemi aksaklıklarından biridir; batı ülkelerinde yaşayanların yüzde birinden daha fazlası bu hastalığı çeker. Diabet olarak da adlandırılan bu hastalığın temel problemi, kandaki şeker düzeyinin yüksek olmasına karşın hücrelerde bu oranın düşmesidir. Pek çok nedenden kaynaklanabilen bu durum, öncelikle atardamarlarda ve kılcal damarlarda etkili olan değişik komplikasyonlarla ortaya çıkar.

Genelde şeker hastalığına yol açabilecek belirgin bir neden yoktur. Kalıtımsallıkla, yaşla, şişmanlıkla veya stresle ilgili olabilir. Bedenin strese karşı gösterdiği tepkilerden biri, böbreküstü bezlerinde aktivite artışıdır ve bu durum kandaki şeker düzeyinin yükselmesine yol açar. Fazla stres şeker hastalığına yol açabilen bir neden değildir, ama gizli bir eğilimin harekete geçmesine pekala yol açabilir. Sebep ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç, yüksek bir kan şekeri düzeyi, şekere açlık çeken hücreler, kilo kaybı, aşırı susama, aşırı idrar dışkılama, güç kaybı ve komaya girme olasılığıdır.

Şeker hastalığının tedavisinde ve kontrol altında tutulmasında beslenme biçimi çok önemli rol oynar. Burada amaç, yalnızca bol karbonhidratlı besinlerden kaçınmak değil, aşamalı olarak kana glikoz karışımını önleyebilecek gerçek bir beslenme planı oluşturmaktır. Ama bu beslenme diyeti her hastanın özelliklerine göre oluşturulan, kişiye özgü bir diyet olmalıdır.

Şeker hastalığına yol açan nedenler çok çapraşıktır ve uygulanacak olan tedavinin de aynı doğrultuda planlanması gerekir. Tedavi biçiminin, hastalığın kişideki belirtilerine uygun olması gerektiği halde, biz burada genel anlamda, kandaki şeker düzeyini düşüren veya içerdikleri insülin benzeri maddeler sayesinde başarılı olabilen ve pek çok ülkede kullanılmakta olan bitkileri tanıyacağız: Yaban mersini yaprağı, ısırganotu, zeytin yaprağı, böğürtlen yaprağı, bezelye, arpa, yulaf, ginseng, ökseotu, ıspanak, pelinotu, enginar yaprağı, havuç, hindiba, fasulye kabuğu, çiğ lahana, çiğ soğan, adaçayı, kara üzüm yaprağı, ökaliptus yaprağı, maydanoz, prasa.

Bu bitkilerden oluşturulabilecek etkili bir karışım: Yaban mersini yaprağı 2 ölçü, zeytin yaprağı 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, fasulye kabuğu 1 ölçü, böğürtlen yaprağı 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir.

Bitki çayı ile kan şekerini düşürme uygulamasına başlandığında, kan şekeri düzeyi mümkün olduğunca sık aralıklarla ölçülür ve tutulan listeye tarihiyle birlikte sonuçlar yazılır. İhmal edilmemesi gereken doktor kontrolü sırasında bu listenin doktora gösterilmesi yararlı olacaktır.

Bu tür tedavilerin erişkin tipi şeker hastalığında uygulanabileceği ve uygulamadan önce doktor onayı alınmasının doğru olacağı unutulmamalıdır.

Tiroit Bezi

Tiroit bezi, metabolizma dengesinde çok önemli bir rol oynar. Salgıladığı hormonlardan en önemlileri olan ikisi, bedenimizdeki tüm biyokimyasal işlemlerin düzenliliğini ve devamlılığını sağlar. Problemler, tiroit bezinin çok (hipertiroidizm) ya da az çalışmasından (hipotiroidizm) kaynaklanır, duygusal ve bedensel rahatsızlıklara yol açar.

Tiroit bezinin çok çalışması (Hipertiroidizm)

Gereğinden çok hormon salgılandığında, bu hormonların hücrelerdeki yakılma işlemi de normalde olduğundan daha uzun sürer. Gerçi iştah artar, ama aynı zamanda sürekli hareketlilik, korku ve gerginlik eşliğinde, kilo kaybı görülmeye başlar. Gerginlik ve sinirlilik halinin yatıştırılması için uygulanabilecek etkili bir tedavide, acı ilaçların yanı sıra, kediotu kökü, yulaf, arslankuyruğu ve sarı kantaron gibi yatıştırıcı bitkiler kullanılabilir. Belirtilerin yatıştırılabilmesi için uygulanan bu tedavinin yanı sıra, hormon benzeri maddeler içeren bitkilerin karışımıyla uzun süreli bir tedavi de mutlaka uygulanmalıdır. Aşağıdaki karışım bu tedavide başarıyla kullanılabilir:

Arslankuyruğu 2 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yapışkanotu 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, uzun bir süre boyunca (6-8 hafta), aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroidizm)

Bu hastalık belirtisinde ise tiroit bezinin çok çalışmasının belirtilerinin aksine, genellikle uyuşukluk ve umursamazlığın eşliğinde kilo artışları ve depresyona yatkınlık halleri görülür. Bu durumda rahatlıklar sağlayabilecek bitkiler acı madde içerenler, sinir sistemini güçlendirenler ve orman sarmaşığı gibi bol miktarda iyot içerenlerdir. Uygun bir karışım aşağıdaki gibi olabilir:

Orman sarmaşığı 2 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yeşil yulaf(veya sarı kantaron) 1 ölçü, pelinotu(veya eğir kökü) 1 ölçü, hindiba(kök ve yaprak) 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Uzunca bir süre boyunca(6-8 hafta), günde 3 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir. Ayrıca dengeli ve besleyici bir beslenme programı uygulanması doğru olur.

Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Guatr (Struma)

Bu hastalıkta, tiroit bezinin büyümesi nedeniyle, boğaz bölgesini çevreleyen bir şişkinlik oluşur. Genellikle tiroit bezinin az veya çok çalışmasından kaynaklanır, ama başlıca nedeni, besinlerden ve sudan yeterince iyot alınamamasıdır. İyot maddesi, bedende öncelikle tiroit hormonlarının üretilmesinde kullanılır, bu yüzden bu önemli maddenin her türlü eksikliği tiroit bezini etkiler. Bu konunun beslenmeyle olan ilişkisi anlaşılıncaya kadar bu belirti, genellikle toprağında ve suyunda çok az iyot olan, örneğin dağlık bölgelerde yaşayan kişilere özgü bir hastalık olarak bilinirdi. İyot genellikle sofra tuzuna ve bazı ülkelerde ekmeğe eklenir. İyot içerikli bitkiler, öncelik sırasına göre, orman sarmaşığı ve yulaf olarak bilinir. Ayrıca, ülkemizde bilimsel olarak tanınmayan bir deniz yosunu türü de iyot açısından çok zengindir ve batılı ülkelerde bu doğrultuda yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bitkinin, Latince, Almanca, İngilizce ve Fransızca adları şöyledir: Fucus vesiculosus, Blasentang, Sea kelp, Varech vesiculeux.

Ama guatrın eritilmesinde yoğurtotu(yapışkanotu) bitkisinin çayı ile yapılan sürekli gargaralar ve arada birkaç yudum çay içimi çok olumlu sonuçlar verebilir.

Ayrıca, biraz tuz eklenerek lapa haline getirilen taze sinirliot lapa kompresleri doğrudan guatrın üstüne yatırılıp tespit edilebilir. Günde 2 kere, 2-3 saatlik lapa kompresleri öncesinde bölgeye yağlı bir bitkisel merhem veya krem sürülmesi, olası deri reaksiyonlarını ve kurumaları önleyebilir.

Bu tedavilerin uygulanması için doktor onayı alınması doğru olur.

Böbreküstü Bezleri

Böbreklerin üst ucunun tepesinde yer alırlar ve çok değişik iki bölümden oluşurlar; kabuk bölümü (korteks) ve iç bölüm (medulla). Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlarla uyarılan kabuk bölümü, üç değişik hormon grubu salgılar. Bir hormon grubunun uyarıları sayesinde, sodyumun bedende tutulması ve potasyumun bedenden dışkılanması sağlanır. Yani bu hormon doğrudan, bedenin değişmeyen tuz dengesinin kuruluşuna/sürdürülmesine katılır. İkinci bir hormon grubu, şeker, aminoasitler ve yağ metabolizmalarını düzenler. Bu gruplardaki steroit hormonları, tüm hücrelerde normal bir yenilenme(regenerasyon) ve sağlıklı bir gelişme sürdürülebilmesi için gerekli olan temel maddelerin ve besinlerin kesintisiz biçimde hedeflerine ulaştırılmasını sağlar. Bu hormonlar pek çok bedensel işlevde rol oynar ve iltihaplanmaları bile önlerler. Bu etki, tıpta yapay steroit ilaçlarının kullanımına da açıklık getiriyor. Bu yapay ilaçlar, iltihaplanmalara ve eklem iltihabı gibi hastalıklara karşı çok başarılıdırlar, ama çok önemli yan etkileri vardır. Bu yan etkilerden kaynaklanan hastalıklar, ilaç tedavisinin yan etkilerinden kaynaklanan hastalıkların en kötülerinden sayılabilir. Ancak, hasta özelliklerinin gerektirdiği bazı kaçınılmaz durumlarda, böyle bir ilaçtan kaynaklanabilecek rizikolar göze alınabilir.

Böbreküstü bezinin kabuk bölümünde üretilen üçüncü hormon grubu (kortikosteroit), erkeklik hormonu (androjen) ve dişilik hormonu (östrojen) ile birleşerek, bir cinsiyet hormonu kimliği oluşturur. Her iki hormon türü erkeklerde de kadınlarda da üretilir ve bunların arasındaki oran farkı, cinslerin arasındaki fiziksel farklılığın oluşmasını sağlar.

Böbreküstü bezinin iç bölümü, dış bölümden bağımsız çalışarak, adrenalin ve noradrenalin hormonlarını üretir. Bu hormonlar, kavga veya kaçış durumları için gereken ani bedensel tepkileri oluşturur ve desteklerler. Ruhsal şoklar, ağrılar, yüksek dereceli ısılar veya kan şekeri düzeyinin düşmesi gibi stresli durumlarda, böbreküstü bezlerinin iç bölümüne sinirsel uyarılar göndermesi için, ara beyin uyarılır. Bu uyarıya yanıt olarak hemen, adrenalin ve noradrenalin doğrudan kana salgılanır. Bu hormonlar bileşiminin görevi, bedeni olağanüstü davranışlara hazır hale getirmektir; bu görev, solunumun hızlandırılması, kan basıncının yükseltilmesi ve kalp atımının hızlandırılmasıyla başlatılır. Kandaki şeker ve yağ asidi düzeyi de yükseltilerek, hücrelere enerji ulaşımı arttırılır, iç organlara ve deriye daha az kan gönderilerek kasların daha çok kanla beslenip güçlenmesi ve canlılık kazanması sağlanır.

Bu tepki, stres durumunu yaratan etkenlerden bağımsız olarak oluşur. Ama oluşan tepki sonucunda ortaya çıkan enerjinin mutlaka kullanılarak tüketilmesi gerekir. Bu tepkinin bastırılması durumunda (ki genelde, duygusal nedenlerden kaynaklandıkları için bastırılmaya çalışılır) ortada kalan adrenali beden yadsıyamaz. Dışsal tepki bastırıldığı için, beden zorunlu olarak kendi içine yönelir. Süreklilik gösteren bu durum, güç kaybına yol açar ve büyük olasılıkla bedenin herhangi bir bölgesinde oluşabilecek kronik hastalıklara uygun bir ortam oluşturabilir. Böyle bir oluşum, kan şekeri düzeyindeki artışlar nedeniyle insülin üretimini arttırmak zorunda kalan pankreasta ortaya çıkabilir ve bu durum da diabet hastalığına yatkınlığın bir göstergesi olarak algılanabilir.

Böbreküstü bezlerinin işlevlerini kusursuz yapabilmelerinin sağlanabilmesi için beslenmeleri ve kendilerini yenileyebilmeleri amacıyla kullanılabilecek şifalı bitkileri tanımak gerekir. Her ne olursa olsun alışılmış ölçülerin üstünde bir stres yaşandığında, böbreküstü bezlerinin desteklenmesi için şifalı bitkilerin yardımına başvurulmalıdır.

Bitkisel araştırma bulgularına göre pek çok bitki, böbreküstü bezi hormonlarının değişik aşamalarını içermektedir. Bu bitkilerin en önemlileri: Hodan(Borago officinalis), suteresi, karakafesotu yaprağı, ginseng, meyan kökü.

Stres baskısı altında olan herkes, uzun süreli bir bitki kullanımından yararlanmalıdır. Hodan çayının ve ginseng damlasının uzun süreli kullanımı özellikle önerilir. Yapay (sentetik) steroit hormonu ile tedavi edilen kişilerin, böbreküstü bezlerine yeniden canlılık kazandırılabilmesi için, 3-5 haftalık bir meyan kökü tedavisi uygulamaları yararlı olur. Çok ince kıyılan kökten yarım tatlı kaşığı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay, öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Yeni bir tedavi kürüne başlamak için 1-2 hafta beklenilmesi gerekir.

Cinsel Sistem

Bu bölümde ağırlık noktası dişi cinsel sistem olacak, çünkü bu bedensel bölgede pek çok özel rahatsızlık oluşur. İnsan anatomisinin nitelikleri açısından erkek cinsel sistemi, yapısına ve işlevine göre, dişi cinsel sistem gibi karmaşık değildir. Kendine özgü gizleri olan doğum mucizesi dişi bedene aittir; erkek bedeniyle ilişkisi pek azdır. Erkek cinsel sisteminde genellikle prostat bezi ile ilgili problemler görülür ve bu konuya Üriner Sistem bölümünde değineceğiz. Erkek cinsel sisteminde ortaya çıkan enfeksiyonlarda da, dişi cinsel sistemde uygulanan enfeksiyon tedavileri geçerlidir.

Cinsel sistemin sağlıklı olması ve dengeli bir bütünsellikle çalışabilmesi için, bedenin ve ruhun bir bütün olarak sağlıklı ve dinç olması gerekir. Beslenme yetersizliğinde, adet görme düzensizlikleri ve vajinal akıntılar görülebilir. Eğer yaşam biçimimize karamsarlık hakimse, yeni yaşamlar oluşturmaya hazır olan sistem bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bebeklerin her bakımdan sağlıklı olarak dünyaya gelebilmeleri için gebelik sürecinde kusursuz bir yaşam sürdürülmelidir! Genel sağlık durumunu kontrol et, ama yaşamla olan ilişkilerini de; sevgi dolu ve güçlendirici duygulardan yardım al! Düşüncelerini şöyle bir gözden geçir; olumlu mu düşünüyorsun? Ne tür kitaplar okuyor, hangi filmleri izlemekten zevk alıyorsun, politik amaçların nelerdir? Bedeninin içindeki güç, yalnızca seni çevreleyen güç tarafından etkilenmez, daha çok senin onu kullanım biçiminden etkilenir ve bu daha da önemlidir.

Dişi Cinsel Sistem İçin Şifalı Bitkiler

Pek çok şifalı bitki, dişi cinsel sistemi olumlu etkileyebilecek niteliklere sahiptir. Şifalı bitkilerle tedavinin daha iyi anlaşılabilmesi için, bitkileri, öne çıkan iyileştirici özelliklerine göre sınıflandırmak gerekir.

Dölyatağını güçlendirici bitkiler

Dölyatağını güçlendirici bu bitkiler, tüm hücreleriyle birlikte sistemi güçlendirip canlandırır ve organik işlevleri desteklerler. Her bitkinin etki biçimi değişik olduğu halde, bu bitkilerin tümü, dişi cinsel sistemi bütünüyle olumlu etkilerler. Arslanpençesi, civanperçemi, çobançantası, ökseotu, sarı kantaron, kediotu kökü, mayıs papatyası, hayıt meyvesi(tohumu), arslankuyruğu, keçisakalı, genel anlamda kullanılan bitkilerdir. Genellikle akut bir rahatsızlık olmasa da cinsel organların güçsüzlüklerinin tüm bedeni olumsuz etkilemelerini önlemek amacıyla kullanılabilirler.

Adet kanamalarını güçlendirici ilaçlar (Emmenagoga)

Bu ilaçlar yetersiz kanamaları uyarıcı ve normalleştirici etkiler içerirler. Dölyatağını güçlendirici ilaçların pek çoğu da kanamaları normal düzeye çıkarır ve tüm sistemin dengelenmesinde etkili olurlar. Ama tüm sistemi etkilemeyip ancak sınırlı alanlarda etkili olan bitkiler de vardır. Hele öyleleri vardır ki, yaptıkları doğrudan etkiyle hatta bitkisel kürtajı gerçekleştirebilirler; ama biz bu konuyla ilgilenmeyeceğiz. Daha sonra, gebelik süresince kullanılmaması gereken bitkilerin bir listesini oluşturmaya çalışacağız.

Adet kanamalarını güçlendirici ilaçların bir listesi: Yavşanotu, arslankuyruğu, civanperçemi, maydanoz, sedefotu, kekik, anason, eğir kökü, biberiye, pelinotu, sarı kantaron.

Kendisine iyi gelecek bitkiyi bu liste içinde herkesin kendisinin seçmesi ve hatta bazı bitki karışımları oluşturması doğru olur. Ama bitkileri ve bitki karışımlarını yüksek dozda ve sürekli kullanmamak gerekir. Seçimlerinize örnek olabilecek bir bitki karışımı şöyle olabilir: Civapperçemi 2 ölçü, sarı kantaron 1 ölçü, biberiye 1 ölçü, maydanoz 1 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-3 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Çay içimi, adet görme tarihinden 5-6 gün önce başlar ve kanama sona erince bırakılır ve bir sonraki adet döneminden önce yine başlanır. Bu yöntemle uygulanacak 4-6 aylık bir tedaviden sonra büyük olasılıkla her şey yoluna girmiş olacaktır.

Hormon dengesini normalleştirici ilaçlar

Hormon dengesini normalleştirici ilaçlar çok önemli bir grup oluştururlar. İç salgı sistemini dengeleyici ve normalleştirici etkileri sayesinde, cinsel sistemin önemli işleyiş biçimini de genel anlamda destekleyebilirler. Bu konuda önde gelen, yavşanotu(kara pelin), hayıt meyvesi(tohumu) ve şerbetçiotu bitkileridir. Çok değerli bir bitki olan hayıt meyvesi, ösrojen ve progesteron hormon aktivitelerini normalleştirerek, adet görme konusundaki düzensizliklerin sona ermesini ağlar ve ayrıca, menopoz dönemine özgü sıkıntılara karşı da başarıyla kullanılabilir. Şerbetçiotu östrojen benzeri maddeler içerir ve böylece östrojen hormon düzeyinin düşük olduğu hallerde ve menopoz dönemine özgü sıkıntılara karşı kullanılabilir. Erkeklerde de bazı cinsel bozukluklara, örneğin uykuda boşalmaya, erken boşalmaya karşı veya, eğer şikayet konusu oluyorsa, yoğun cinsel isteği bastırmak amacıyla kullanılabilir. Hayıt tohumu, hipofizi uyarır ve özellikle progesteron işlevini normalleştirir. Cinsel organları güçlendirir. Ama her şeyden önce dişilik hormonlarının dengesini düzenleyici olarak bilinir. Aynı zamanda afrodizyak ve anti afrodizyak olduğu söylenir. Kısaca o, gerekli düzenlemeleri yapabilecek yeteneklere sahiptir.

Sıkıştırıcı-büzüştürücü-gerdirici ilaçlar (Adstringentia)

Deri ve mukoza dokularını sıkıştırıcı, sağlamlaştırıcı ve yerel olarak damarları büzüştürücü etkiler içeren ilaçlar, cinsel sistemde yaygınlıkla kullanılır. Aşağıdaki bitkiler özellikle önerilir: Arslanpençesi, çobançantası, atkuyruğu, ceviz yaprağı, meşe kabuğu, cezayir menekşesi(Vinca minor veya major), yeşil yulaf, sarı kantaron, ebegümeci, ratanya kökü(Krameria triandra), atkestanesi, sinirliot, turnagagası(Geranium robertianum), beyaz ballıbaba(Lamium album).

Mukoza koruyucu ilaçlar (Demulcentia)

Mukoza koruyucu ilaçlar, sistemin tümünde mukozayı yatıştıran, koruyan ve iyileştiren etkilere sahiptirler. İdrar yolları için geçerli olan bitkiler de cinsel sistem rahatsızlıklarında kullanılabilir. Bu bitkilerden bazı örnekler: Hatmi, mısır püskülü, kocayemiş yaprağı, aynısafa, ceviz yaprağı, mayıs papatyası.

Antiseptik ilaçlar (Antiseptika)

Bir hastalık belirtisinde antiseptik(mikrop kırıcı) ilaçlar gerektiğinde, genel anlamda veya idrar yolları için kullanılan antiseptik ilaçlara başvurulabilir. Bu ilaçlardan bazıları: Kocayemiş yaprağı, civanperçemi, kekik, sarmısak, ayrıkotu kökü, ardıç kozalağı, aynısafa, altınbaşak, kestane yaprağı, mayıs papatyası, ısırganotu, lavanta, echinacea kökü veya preparatları.

Etkili bir bitki karışımı: Kocayemiş yaprağı 2 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, altınbaşak(veya ısırganotu) 1 ölçü, mayıs papatyası 1 ölçü, kekik 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Kocayemiş yaprağı, civanperçemi, kekik, mayıs papatyası, ısırganotu ve aynısafa oturma banyoları da, çay içiminin yanı sıra günde 1-2 kere yapıldığında, iyileşme süreci kısalacaktır.

Kan temizleyici ve lenf sistemini güçlendirici ilaçlar

Cinsel sistem hastalıkları tüm bedeni etkileyebildiği için kan temizleyici ve lenf sistemini güçlendirici ilaçların da kullanılması yararlı olacaktır. Bu bitkilerden en etkili olanları: Yoğurtotu, aynısafa, ısırganotu, koçboynuzu(Melilotus officinalis), hindiba, civanperçemi, ayrıkotu kökü, böğürtlen yaprağı, ıhlamur, kereviz tohumu, sinirliot, çiğ soğan.

Bitki çaylarının hazırlanışı ve kullanımı yukarda belirtildiği gibidir. Bitki karışımları geliştirilebilir.

Başka ilaçlar

Cinsel sistem hastalıklarında ödemler de görülebildiği için gerektiğinde idrar arttırıcı ve ödem çözücü bitkiler kullanılmalıdır: Huş ağacı yaprağı, ısırganotu, altınbaşak, kereviz tohumu veya yaprağı, maydanoz, atkuyruğu, meyan kökü, hindiba, fasulye kabuğu.

Bir bitki karışımı önerisi: Huş ağacı yaprağı(veya fasulye kabuğu) 2 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, atkuyruğu 1 ölçü, kereviz tohumu(veya yaprağı) 1 ölçü, meyan kökü 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Ödem çözüldüğünde, 2-3 gün daha günde 1 bardak çay içilir ve bırakılır.

Acı madde ilaçları da yardımcı olabilir, çünkü genel sağlığın başlıca kurallarından biri de sindirim sisteminin sağlıklı işlemesidir. Kullanılabilecek bitkiler: Pelinotu, eğir kökü, centiyane kökü, civanperçemi, hindiba, melekotu kökü, mercanköşk, mayıs papatyası, kekik.

1-2 bardak bitki çayı gün boyuna yayılarak, 3-5 günlük kürler halinde kullanılmalıdır.

GÜZELLİK ve ŞİFALI BİTKİLER

SAÇ

 

Canlı ve parlak saçlar için

Ihlamur, ısırgan, şimşir

Kepeklenen saçlar için

Soğan

Yağlı saçların temizliği için

Biberiye

Zayıf saçları güçlendirmek için

Enginar, kekik

 

 

CİLT

 

Cildi canlı ve gergin tutmak için

Biberiye, çilek, havuç, hıyar

Yağlı ciltlerin temizliğinde

Ayva

Sivilceler için

Elma, hindiba, şalgam

Ergenlikler için

Lavanta çiçeği

BİTKİLER VE SAÇLAR.KOZMETİK 

Saçlarınız devamlı zarif, sağlam, elastiki ve cazip parlaklıkta kalabilmesi için bakım gereklidir. Bu hususta bazı tavsiyelerimiz:

Saçlar haftada bir defa sıcak su ile yıkanmalı, kuru saçlar ise iki haftada bir. Açık renkli saçlar papatya veya ayçiçeğinin sarı çiçek yapraklarından elde edilen haşlama su ile yıkanmalı (durulanmalı)dır. Kuru papatya veya ayçiçeği yapraklarından 2 çorba kaşığı 1 litre suda 5 dakika kaynatılır. Eğer saçlarda bulunan fazla yağ giderilmek isteniyorsa, saçlar evvela meşe ağacı kabuğu suyu ile (3 çorba kaşığı meşe kabuğu, 1 It. suda 15 dakika kaynatılır.) yıkanmalıdır. Kuru saçlar ise yıkanmadan evvel hint yağı, badem yağı veya zeytin yağı ile yağlanmalıdır. Saçlar yağlandıktan sonra, sıcak suda ıslatılmış ve iyice sıkılmış havlu ile sarılır bir saat sonra yıkanır. Saçların kolay yıkanması için, saçlara yumurta akı veya yoğurt sürülür. Saçların kuvvetlenmesi ve parlaklık kazanması için demli çay suyu ile durulanması lazımdır. Şayet saçlar fazla yağlı değilse, şu karışım ile yağlanmalı: bir oran hint yağı, 3 oran badem yağı karıştırılır. Bu yağ avuç içine koyulduktan sonra hafif hareketlerle saç üzerine masaj yapılır.

Saçlarda genellikle kepeklenme görülür. Kepeklenmeye karşı size birkaç reçete daha verelim: 100 g. ısırgan yaprağı, yarım litre su, 100 g. ispirto karıştırılıp 2 saat bekletilir. Sonra süzülür. Her gün dairevi hareketlerle ikinci yıkanmaya kadar sürülür. Aynı maksat için aynı ölçüde gaz ve ispirto karışımına soğan suyu sıkılarak kullanılır.

Saç dökülmesi "seyrekleşmesi" çok sık rastlanan hallerdendir. Bu hususta birkaç reçete sunalım:

Saç Kremi: İnce kıyılmış dulavratotunun kökünden 3 çorba kaşığı 300 g. suda 15 dakika kaynatılır. Haşlama süzülür, içerisine 9 çorba kaşığı eritilmiş sığır iç yağı karıştırılır. Fırında hafif hararetde (23 saat) bırakılır. Karışım soğuduktan sonra fazla su atılır. Elde edilen krem ile her gün saç dipleri yağlanır.

20 g. kıyılmış dulavratotu kökü, 0,5 It. suda 15 dakika kaynatılır. Soğuyunca süzülür. Bu mayi ile saç dipleri oğuşturulur, sonra saçlar yıkanır. Haftada 34 defa tekrarlanır.

Saç Yağı: 100 g.taze (yaş) dulavratotu kökü iyice kıyılarak 200 g. badem yağında 24 saat bekletilir. Sonra 15 dakika hafif ateşte kaynatılır. Soğuyunca kökler iyice sıkıldıktan sonra yağ süzülür. Saçların yıkanmasından 5 saat evvel saçlara sürülür.

Aşağıdaki bitkiler de saç dökülmesine karşı kullanılır:

1) 1 çorba kaşığı huş ağacı yaprağı (Betula pendula)300 g. kaynar suda 2 saat bekletilir, sonra süzülür. Saçlar yıkandıktan sonra bu terkip ile yağlanır.

2) 2 baş soğan ince kıyılır. 300 g. isppirto içerisinde 10 gün bekletilir. Saçların yıkanmasından bir gün önce bu terkiple saç kökleri yağlanır.

Kepeklenmeye Karşı ve Saç Büyümesi Hakkında: 50 g. çöpleme (Veratrum lobelianum) kökü 250 g. su, 250 g. ispirto (ispirto yanıcı ve parlayıcıdır dikkat!) içerisinde mayi yarı kalıncaya kadar kaynatılır. Sonra süzülür. Haftada 3 defa saç köklerine sürülerek oğuşturulur. İki hafta devam edilir. Sonra yıkanmadan 1 gün evvel yalnız 1 defa sürülür. Aynı şekilde ısırgan kökleri de kullanılabilir. (Şifalı Bitkilerle Tedavi Atlası- Prof.Dr. Ivan Isaev'den alıntı)

Rad. Hellebori (çöpleme, karacaot kökünden).................... 50 g.

Rad. Althacae (tıbbi hatmi kökünden)................................... 25 g.

Kullanılış Şekli: Çöpleme kökleri 250 g. sirke ile yarı kalıncaya kadar kaynatılır, sonra süzülür. (Hatmi kökleri 150 g. soğuk suda bir saat bekletildikten sonra süzülür.) elde edilen mayi diğer mayi ile karıştırılır. Bu karışım ile dökülen saç köklerine sabah akşam friksiyon (oğuşturma) yapılır.

 

KOZMETİKDE KULLANILAN DİĞER BİTKİLER

Hatmi Tentürü: 2 çorba kaşığı hatmi yaprağı veya ince kıyılmış kökü 300 g. soğuk suda 1 saat bekletilip, süzülür. Elde edilen tentür mantarlarla ve kuru cilde karşı kompres şeklinde kullanılır.

Karahindiba Haşlaması: Bitkiden 2 çorba kaşığı 300 g. suda 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür. Elde edilen mayi ile sabah akşam yüz yıkanır. Yüzdeki küçük siyah lekeleri ve çilleri giderir.

Nane haşlaması: 100 g. nane yarım kova kaynar suda yarım saat bırakıldıktan sonra yorgunluktan dolayı şişmiş ayaklara banyo şeklinde uygulanır.

Gül Yaprakları İle Tütsülenmek (İnhalasyon): Hafif ateş üzerinde, su kaynatılan bir kab üzerine kevgir veya elek kapatılır. Eleğin kaidesine gül yaprakları serilir. Yüz gül yapraklarına 1520 cm. kadar yaklaştırılır, baş bir havlu ile örtülür. Güldeki eterik yağ cildi sağlamlaştırır ve yüze canlılık ve tazelik verir.

Yüzde Beliren Mantarlar: Tuzlu su ve kızıl ağaç veya huş ağacı yapraklarının haşlaması ile giderilir. Sati mantarlarda ise: Atkuyruğu veya büyük kuzukulağı haşlamasıyla kompres yapılır.

Dudaklarda Meydana Gelen Uçuklarda: Meşe kabuğu veya menekşe haşlanarak kompres yapılır.

Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler: 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.

Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.

Yüzde beliren lekeler (siyah ve sarı lekeler). Taze (hıyar) salatalık püresi yüze devamlı sürülerek giderilir. Cilt yumuşak ve pürüzsüz olur.

 

YÜZ GÜZELLİĞİNİZİ DEVAM ETTİRME USULLERİ

Bitkisel maskeler

1) Kuru Ciltler İçin Maskeler:

Yulaf İçi Maskesi: 2 çorba kaşığı yulaf içi, suda veya sütde 15 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra mahlülle bir kaşık bal ilave edilir. Hafif sıcak vaziyette yüze sürülüp, 15 dakika bekletilir. Yüz ılık su ile yıkanır.

Kabak Maskesi: Pişirilmiş kabaktan 2 çorba kaşığı iyice karıştırıldıktan sonra, içerisine 1 çorba kaşığı zeytin yağı veya badem yağı karıştırılır. Elde edilen karışım yüze sürülür, 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

Havuç Maskesi: 2 havuç rendelenir, yumurta akı ile çırpılır, 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya süt ve az miktarda nişasta karıştırılır. Sonra yüz boyun ile birlikte yağlanır. 30 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

Marul Maskesi: Marul yaprakları ince ince kıyılır, üzerine zeytin yağı ve birkaç damla limon suyu sıkılır (lapa haline gelmesi için). Yüze sürülür. 20 dakika sonra yavaş yavaş evvela sıcak su ile, sonra soğuk su ile yıkanır. Marul yerine, rendelenmiş turp veya patates püresi de kullanılabilir.

Muz Maskesi: Bir adet muz iyice dövüldükten sonra, içerisine 1 tatlı kaşığı süt veya kaymak katılarak karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

Elma Maskesi: Bir elma iyice rendelendikten sonra, içerisine bir çorba kaşığı zeytin yağı, süt veya kaymak karıştırılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika kadar bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.

Şeftali Maskesi: OIgun bir şeftali iyice ezildikten sonra, haşlama papatya suyu ile lapa haline gelinceye kadar karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika bekletildikten sonra yüz, sıcak su ile yıkanır.

Hıyar (salatalık) Maskesi: Rendelenmiş hıyara birkaç damla limon suyu damlatılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika sonra bir mendil veya bir bezle iyice temizlenir, yüz yıkanmalıdır.

2) Yağlı Ciltler İçin Maskeler:

Badem Maskesi: Papatya, Ihlamur çiçeği, lavanta, mürver ağacı çiçeği ve çam filiz uçlarından eşit miktarda alınıp karıştırılır. Bu karışımdan 2 çorba kaşığı alınıp 150 g. kaynar su içinde haşlanır. Bu haşlamaya (50 grama 1 çorba kaşığı badem içi gelecek şekilde) badem içi ilâve edilip, haşlamaya devam edilir. Sonra haşlanmış terkibe (1 tatlı kaşığı un ve yarım tatlı kaşığı bal ilave edilir. Sıcak vaziyette yüze sürülür. (Sıcaklık dayanılacak gibi olmalıdır.) 30 dakika bekledikten sonra, evvela sıcak sonra soğuk su ile yıkanmalıdır.

Elma Maskesi: 12 elma rendeledikten sonra, iyice çırpılmış yumurta akı ile karıştırılır. Elde edilen karışım yüze ve boyna sürülüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.

 

BİTKİSEL BANYOLAR

Mantar ve Sivilcelere Karşı Banyo: Çok ince kıyılan mercan köşk saplarından 100 g. bir kaba konduktan sonra üzerine 2 It. kaynar su dökülür ve 30 dakika bekletilir. Haşlama süzüldükten sonra elde edilen mayi, banyo yapılacak kaba (küvet) boşaltılır. Banyo suyunun 37° hararetde olması lazımdır. Banyo kabı kâfi derecede doldurulur, Banyo müddeti 30 dakikadır.

Ayakların Yumuşatılması İçin Banyo: Sıcak su ile dolu kap içerisine 100 g. deniz tuzu ve 500 g. at kestanesi haşlaması ilave edilir. Banyo müddeti 30 dakikadır. Banyodan sonra ayaklar ispirtolu kâfur ve zeytinyağı ile oğuşturulur. Banyo, nasırlaşmış, ayaklara tavsiye edilir.

Ayaklarda Yorgunluk ve Terlemeyi Giderecek Banyo: Meşe kabuğundan elde edilen (yukarıda yazıldığı gibi) haşlama ve deniz tuzu ilavesiyle 37° sıcaklıkta su ile hergün banyo yapılır, sonra ayaklara zeytin yağı ile mesaj yapılır.

Soğuk Ayaklara Banyo: Ayaklar sıcak (dayanılacak kadar) suda 2 dakika tutulduktan sonra çıkarılır ve hemen soğuk suya sokulur. 10 saniye tutulduktan sonra çıkarılır. Bu ameliya 5 defa tekrarlanır. Banyo suyuna yemişken çiçeği katılırsa (50 g. yemişken çiçeği 1 litre su ile 10 dakika kaynatılır) yararlıdır.

Yüze Yapılan Buharlı Banyolar: Bu banyo, cilt bünyesine göre çeşitli bitkilerden yapılır. Kuru, nazik, hassas ve kolayca iltihaplanabilecek ciltlerde eşit miktarda oğulotu, dereotu, lavanta çiçeği, papatya, aynısafa çiçeği ve öksürükotu karışımı kullanılır. Yağlı, ve aşırı terleyen ciltlere de yine eşit miktarda biberiye, papatya, ıhlamur çiçeği, nane yaprakları, meşe kabuğu, atkestanesi meyveleri, söğüt ve huş ağacı yaprakları karışımı çok etkilidir. Sarı, solgun ve yorgun ciltlere de kâfur, lavanta çiçeği ve oğulotu karışımı tavsiye edilir.

Geniş bir kap içerisine 1 çorba kaşığı ilave edilir, üzerine su konarak kaynatılır. Su buharlaşmaya başlayınca yüz 20 cm. kadar aralıkla buhara tutulur. Baş bir havlu ile örtülür. Bu banyo 15 dakika kadar devam eder. Sonra yüz soğuk su ile yıkanıp, bitki losyonu ile oğuşturulur ve bitkisel maske konur. (üst yazılara bakınız.)

Yüze tatbik edilen banyolar kolay ve yararlıdır. Haftada bir defa yapılmalıdır. Yüze güzellik, tazelik, canlılık verir, yüzdeki siyah lekeleri, göze çarpan beyaz taneleri vs. yok eder.

Benzer Yazılar

Yorumlar

  • penkiras diyor ki:

    hic güzel yazılmadı

Yorum yaz...

İsim :